EKONOMİK GÜÇ BİLGİYE SAHİP OLANIN ELİNDE TOPLANIYOR

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD), Uluslararası İş Forumu (IBF) ve Avrupa İslami Finans ve Ekonomi Akademisi (EAIFE) ortaklığında düzenlenen “Gerçekler ve Yükümlülükler Işığında İslami Mali Pazarlar” konulu konferans, MÜSİAD Genel Merkezi’nde gerçekleştirildi.

MÜSİAD Genel Başkanı Abdurrahman Kaan, MÜSİAD Kurucu Başkanı ve IBF Başkanı Erol Yarar, Avrupa İslami Finans ve Ekonomi Akademisi Başkanı Eşref Dowaba ile Dünya Müslüman Alimler Birliği Genel Sekreteri Ali Karadaği’nin katılımlarıyla düzenlenen program kapsamında; İslam Ekonomisi, İslami Finans Sektörü ve Küresel Ekonomi konularıyla alakalı konferans düzenlendi.

“İslami Finans, İslam Dünyası Dışında Kalan Toplumlar İçin de Önemli Bir Alternatif”

Konferansın açılış konuşmasında konuşan Abdurrahman Kaan, modern anlamdaki uygulamaları 1960’lı yıllara kadar uzanan İslami finansın, küresel ekonomi içerisinde önemli boyutlara ulaştığını belirtti.

İslami finans sektörünün bugün, yaklaşık 3 trilyon dolar seviyesinde bir büyüklüğe sahip olduğunu ifade eden Kaan, şunları kaydetti:

“İslami bankalar ve enstrümanları, sukuk ve tekâfül gibi uygulamalarıyla İslami finans, Müslüman toplumlar için çok mühim bir konum teşkil ediyor. Sektöre ilişkin varlıkların yaklaşık yüzde 30’unu sukuk, tekâfül ve diğer faizsiz finans kuruluşları ve fonları oluştururken, kalan yüzde 70’lik alanı ise İslami bankalar kapsamaktadır. Türkiye’de de gün geçtikçe sektördeki payını artıran katılım bankaları, 2018 yılında bankacılık sektöründen aldığı payı yüzde 5,3’e çıkarmıştır. Bu dönemde katılım bankalarının net dönem karı, yüzde 34,1 artışla, 2 milyar 123 milyon TL’ye çıkmış, öz kaynak toplamı ise yüzde 23’lük artışla 17 milyar TL’ye yükselmiştir. 2020 yıl sonu itibarıyla, küresel büyüklüğünün 4 trilyona ulaşması beklenen İslami finans sektörünün, ilerleyen yıllarda çok daha üst seviyelere hızlı bir şekilde ulaşması beklenmektedir.”

Kaan, İslami finansmanın potansiyelinin artırılması için mevcut altyapısının geliştirilmesi gerektiğini aktararak, “Sektöre yönelik düzenleyici ve denetleyici kurumların varlığı, İslami finans kurumlarının büyümesinde önemli bir rol oynayacaktır. Sektörün bilinirliğinin artırılması ve mevcut pazarın geliştirilmesi ürünlerin çeşitlendirilmesi ve katma değeri yüksek yeni araçlar sunmasına bağlıdır.” diye konuştu.

Faizsiz finans sistemi araçlarının İslami finans prensiplerine uygunluğu açısından standartların belirlenmesinin de çok önemli olduğuna işaret eden Kaan, sistemin gelişiminin, faizsiz finans alanına yönelik eğitim, bilgi ve farkındalığın artırılmasıyla da bağlantılı olduğunu vurguladı.

Bugün dünyada faizsiz finans konusunda eğitim veren kurumların sayısının yaklaşık 700’e ulaşmasının, önemli bir gelişme olduğunu anlatan Kaan, bunun yanında bu listede 80 kuruluş ile İngiltere’nin ilk sırada yer almasının dikkati çektiğini söyledi.

“İslami Finans, İslam Dünyası Dışında Kalan Toplumlar İçin de Önemli Bir Alternatif”

Kaan, İslami finans sektörünün, yalnızca Müslüman toplumlar için değil, aynı zamanda İslam dünyası dışında kalan toplumlar için de önemli bir alternatif niteliğinde olduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Çünkü küresel finans sisteminin yaşadığı sarsıntı ve krizler, küresel sermayenin alternatif arama çabalarını hızlandırmaktadır. Kriz dönemlerinde riskli varlıklara sahip olan geleneksel bankalar likidite sıkıntıları ile karşı karşıya kalabiliyor. İslami bankalar bu tür riskli varlıklardan uzak durdukları için likidite sorunları yaşamıyor. Böylece kriz sonrasında İslami finans, sadece İslam dünyasındaki yatırımcılar için değil, diğer yatırımcılar için de bir alternatif haline dönüşmüştür. Günümüzde şirketler, artık sadece karı hedeflemekten çıkmış, toplumun sosyal, kültürel ve siyasal birçok sorunu ile ilgilenir hale gelmişlerdir. İslam tarihine baktığımızda, 'ahilik ve fütüvvet' gibi iktisadi teşekküllerin, benzer duyarlılıkla işlediğini görüyoruz. Bizler, göreve geldiğimiz günden bugüne, faizsiz bir finans sisteminin inşasının, elzem olduğunu ifade ediyoruz. Çünkü biz mevcut sistemi, bin bir zorlukla inşa ettiğimiz ticari ilişkilerimizi sürdürülebilir kılmanın önünde en büyük engel olarak görüyoruz.”

“Ekonomik Güç, Bilgiye Sahip Olanın Elinde Toplanıyor”

MÜSİAD olarak yalnızca finansman noktasında değil, işleyiş bakımından da bu topraklara özgü, değerleri aktarabilecekleri projeler ortaya koyduklarını vurgulayan Kaan, ortaklık kültürünün yaygınlaşmasını, bu projelerin en önemlilerinden biri olarak gördüklerini dile getirdi.

Kaan, ortaklığın, iş insanının tek başına bir yatırımı sırtlayabilmek için faiz yükünün altına girmesine alternatif oluşturduğuna dikkati çekerek, “Bu, ilerleyen süreçte ticarette atılacak adımlar açısından girişimcinin elini rahatlatan ve daha özgür bir alanda hareket etmesini sağlayan bir husus.” dedi.

“Ekonomik Güç, Bilgiye Sahip Olanın Elinde Toplanıyor”

Kaan, bilginin elde edilmesi, işlenmesi ve dönüştürülmesi gibi süreçlerin, iktisadi sistemin asli unsuru olarak kabul edildiğini belirterek, “Bu durum, makro planda ülkeler, mikro planda ise şirketler için çok önemli bir strateji hâline gelmiştir. Günümüzde, ancak edindiği bilgileri değerlendirmeyi başaran ülkeler ya da şirketler kazanımlarını artırabiliyor. Böylelikle, diğerlerine liderlik edecek konuma yükseliyorlar. Diğer bir deyişle ekonomik güç, bilgiye sahip olanın elinde toplanıyor.” değerlendirmesinde bulundu.

Ticari, teknolojik ya da finansal anlamda bilginin elde edilmesi ve yatırım, Ar-Ge, üretim, rekabet gibi konularda avantaj sağlanmasının üzerine ciddiyetle eğilmek gerektiğini vurgulayan Kaan, “Ticaret savaşlarının etkisini her geçen gün daha fazla hissettiğimiz günümüzde, ekonomik ve ticari anlamda bilgi akışı, her zamankinden daha önemli. Dünyanın önemli güç merkezleri arasında ticaret ve teknoloji savaşları sürerken, bizlerin de yapmamız gerekenleri iyi analiz edip bir an evvel harekete geçmemiz gerekiyor. MÜSİAD olarak bugün yurt dışında 225, toplam 312 irtibat noktamızla hizmet veriyoruz.” şeklinde konuştu.

Kaan, dünyanın farklı bölgelerinden finansal piyasalar, bankalar, finansal kurumlar, şirketler, üniversiteler ve uzmanlarla ilişkiler kurma fırsatı sunduğunu söyledi.

“İman, Ahlak, İlim ve Teşebbüs Sahibi Kişilerin Şirketlerinin Büyütülmesi Gerekiyor”

Konferansın açılış kısmında konuşmalarını yapan IBF Başkanı Erol Yarar, elinde parası olan Müslümanın ahlaklı müteşebbis birini araması gerektiğini, İman, ahlak, ilim ve teşebbüs sahibi kişilerin şirketlerinin büyütülmesi gerektiğini belirtti.

Mümin müteşebbis insanlarla elinde sermayesi olanların buluşturulması gerektiğini aktaran Yarar, şunları kaydetti:

"Hepimizin bir hapishanedeyiz ve hapishane sahipleri tarafından hapishanede olan bireyler olarak bizlere içecek su ve yiyecek veriliyor. Bu suyun içine alkol atıyorlar, yemeğimizin içine de domuz yağı koyuyorlar. Bu suyu içmemiz caiz mi? Bu yemeği yememiz caiz mi? Buna fetva verecek birisi var mı? bunu tartışıyoruz. Bizim bu hapisten çıkmamız lazım. Biz bu hapisten kaçmadıkça, bir tünel kazıp kaçmadıkça, yediğimiz her yemekte mutlaka haram olacak. Çünkü hepimiz esaretteyiz. Buna kimse yoktur diyemeyecek hepimiz esaretteyiz, bu sistemin içindeyiz. Bizim bu hapisten çıkmamız alazım. Yoksa her yiyip içtiğimizde gönlümüz huzurlu şekilde helaldir diyemeyeceğiz. Medine pazarı ruhunu kazanamazsak bizim hapishaneden kurtuluşumuz yoktur. Amerika’nın Silikon Vadisi’nde yaptığını, gelin İslam ülkelerinde, gelin Türkiye’de yapalım."

Yarar, 30 yıl önce MÜSİAD’ı sistemi değiştirmek için kurduklarını ve bu sistemin içinde kalındığı sürece kendilerine azizlik olmadığını ifade ederek, “Biz bu sistemin içinde ticaret yapıp büyümeye çalışırsak bize azizlik yok. Bizim farklı bir pazar oluşturmamız lazım. Tartıştığımız konular yanlış. Paranın başlangıç yeri pazardır pazardan başlamayan para anlayışı suyun içinden alkolü ayırmaya benzer. İlk adım atacağımız yer pazardır. Mümin, iş adamıdır. Müslümanların parasını yatırmak istediğimiz faizsiz finans kurumları var, onlar kimin kurallarıyla oynamak zorunda kalıyorlar? O hapishanenin kuralarıyla oynuyorlar.” değerlendirmesinde bulundu.

Bankaya gidildiğinde yatırım yapmak için para istenildiğinde teminat talep edildiğine işarete den Yarar, şu ifadeleri kullandı:

"Fransa, Almanya, Amerika’daki bankalar, finans kurumları da bu soruyu soruyor, bizim finans kurumumuz da bu soruyu soruyor. Demek ki parası, malı olana para veriyorlar, ahlakı, imanı, ilmi olana para vermiyorlar. Çünkü kapitalist dünyada bunun bir değeri yok ama İslam’da çok değeri var. Medine pazarında bu önemliydi. Ama bizim pazarımızda da bunun önemi yok. Bu gelen adam ehil midir, Mümin midir demiyoruz. Mülkün var mı diyoruz. Zengin daha zengin oluyor. Fakirin hiç şansı kalmıyor. İman, ahlak, ilim ve teşebbüs sahibinin değeri kalmıyor.

"İstanbul’un İslam Ekonomisinin Başkenti Olması Önerisinde Bulunduk"

EAIFE Başkanı Eşref Dowaba da paraya sahip olanın söz sahibi olduğunu, sınırları korumak için askeri güce, iç cepheleri korumak için ise paraya ihtiyaç olunduğunu belirtti.

Dowaba, parayı yönetebilmek için de başarılı is adamlarına ihtiyaç olunduğunu, bu şekilde kalkınmanın gerçekleşebileceğini aktararak, gerçek bir kalkınma için İslam ekonomisi kurallarının gerçekleştirilmesi gerektiğini ifade etti.

Para piyasalarına girmeden dünya ekonomisinde söz sahibi olmanın mümkün olmadığını dile getiren Dowaba, şunları kaydetti:

“Para piyasalarına girmeden, borsa piyasalarına girmeden, senetleri yönetmeden ekonomik kalkınmanın gerçekleşmesi mümkün değil. Türk lirasının zayıflamasına şahit olduk. Herhangi bir ekonomik gerekçe olmamasına rağmen Türk lirasının değeri düşürüldü. Bu şunu gösteriyor ki para piyasalarında daha güçlü olmamız gerekiyor. İslam ekonomisini somutlaştırmanın zamanı gelmiştir. İstanbul’un İslam ekonomisinin başkenti olması önerisinde bulunduk. İstanbul’un özel bir coğrafi noktada bulunmasından dolayı bu olabilir. Bu çerçevede bu öneriyi, davetimizi, davamızı tekrar bu iki gün sürecek bu konferansta da dile getireceğiz."

“İslami Uluslararası Para Fonu Kurulmasını İstiyoruz”

Dünya Müslüman Alimler Birliği Genel Sekreteri Ali Karadaği da İslami Uluslararası Para Fonu (IMF) kurulmasını istediklerini, bunun üzerine çalışılması gerektiğini ve bunun gerçekleştirilebileceğini belirtti.

Karadaği, kendilerinde borsalarla ilgili fetva istendiğini ve hatta taviz vermelerinin de talep edildiğini aktararak, “Biz temiz bir borsa istiyoruz. Bu şekilde İslam ekonomisinin temelini atabiliriz.” diye konuştu.

Çeşitli konukların katılımıyla süren konferans, yarın da kaldığı yerden devam edecek.