11 bine yaklaşan üyesi ve 224’ü yurt dışında olmak üzere 311 noktaya ulaşan şube ağıyla Türkiye'nin en büyük iş dünyası sivil toplum kuruluşlarından biri olan Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Genel Başkanı Abdurrahman Kaan, Haber7'ye özel açıklamalarda bulundu.
MÜSİAD Genel Başkanı Abdurrahman Kaan ile Merkez Bankası'nın faiz kararı, iş dünyasının beklentileri ve yeni projeler hakkında konuştuk. Bankalara önemli bir görev düştüğünü belirten Kaan, "Bankalarımız artık yalnızca para alan para satan konumda olmamalı, aynı zamanda proje merkezli bir yatırım bankacılığına da önem vermelidir" dedi.
İş dünyası olarak önlerindeki en büyük problemin finansman erişimi olduğunun altını çizen Kaan, Merkez Bankası'nın faiz kararıyla da ilgili olarak iç talebin canlanmasına yönelik hızlı bir etki uyandırdığını belirtti. İşsizlik sorununa da değinen Kaan, "Ekonomiyi canlandıracak temel unsur elbette insandır. Ancak kalifiye eleman konusunda da git gide fakirleşiyoruz" dedi.
Faiz Düşüşü Sevindirici
Merkez Bankası faizlerde düşüşe gitti ve ardından kredi faizlerde de bir düşüş söz konusu oldu. Şu an ekonomideki mevcut durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
T.C. Merkez Bankası’nın yeni yönetimince alınan faiz indirimi kararı; ülkemiz ekonomisinin bütün aktörleri adına sevindirici bir gelişme oldu. Bu karar ve piyasa faizlerine olan yansımalarının, iç talebin canlanmasına yönelik hızlı bir etki uyandırdığını görüyoruz. Bankalar tarafından kullandırılan kredilerin maliyetleri düştükçe, ekonomik aktivitedeki canlılığın daha da artış kaydetmesini ve bu durumun orta ve uzun vadede sürdürülebilir bir niteliğe kavuşmasını bekliyoruz. Bu bağlamda, yeni yatırımların ve dolayısıyla üretimin önündeki engellerin başında gelen yüksek faizi, Türkiye ekonomisi için bir mesele olmaktan çıkarmak zorunda olduğumuzu biliyoruz. Faiz oranları düştükçe kredi maliyetleri de düşecektir. Bu vesileyle artık; ekonominin sırtından faizin yükünü azaltacak veya tamamen kaldıracak sistemler üzerine daha fazla çalışmamız gerektiğini düşünüyoruz.
Bankalara Çağrı: Sadece Para Alan Satan Olmayın
İş dünyası olarak finansmana erişimde zorluk yaşıyor musunuz? Bu anlamda ne gibi adımlar atılmasını bekliyorsunuz? Bankalar ve hükümetten talepleriniz nelerdir?
Finansmana erişim meselesi, iş dünyası adına hâlihazırda en büyük sorunların başında geliyor. Bilhassa KOBİ’lerimiz, finansmana erişim sorunundan en çok mustarip olan topluluk konumunda bulunuyorlar. Biz de MÜSİAD olarak “Üretim, Yatırım ve İhracat” odaklı bir ekonomik modele geçişi öneriyor ve Türkiye’nin ekonomisi dinamizm ve büyümenin itici motoru olan KOBİ’lerin üzerinde büyüyeceğine inanıyoruz. Bu bağlamda KOBİ’lerin alternatif fonlama kaynakları konusundaki bilgi düzeyini ve finansman konusundaki stratejik vizyonlarını iyileştirerek finansman konusundaki becerilerini artırmalı, finansal istikrar, yatırımcının korunması ve KOBİ’ler için yeni finansal kanalların açılmasına yönelik yasal düzenlemeler yapmalı ve yenilikçi KOBİ’leri fonlamak için, özel sektör ile işbirliği içinde özel sektör fonlaması ve uygun risk paylaşım mekanizmaları oluşturmak üzere politikalar geliştirmeliyiz. Elbette bu noktada bankalara da önemli bir görev düşüyor. Bankalarımız artık yalnızca para alan para satan konumda olmamalı, aynı zamanda proje merkezli bir yatırım bankacılığına da önem vermelidir.
"Artırarak Devam Etmeliyiz"
Son dönemde ihracatta artış ve ithalatta bir düşüş var. Öyle ki Temmuz ayında ihracatta Cumhuriyet tarihi rekoru kırıldı. İhracat ve ithalat rakamlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
MÜSİAD olarak birçok vesileyle getirdiğimiz gibi; orta ve uzun vadede güçlü büyüme performansımızı sürdürmeyi hedefliyorsak, ihracatın mutlak suretle artırılması ve dış talebin büyümeye katkısının kalıcı bir şekilde pozitife dönmesi gerekiyor. 2018 yılı genelinde döviz kurunda gözlenen artışları lehine çevirerek, 168,1 milyar dolar gibi rekor bir düzeyde mal ve hizmet ihracatı gerçekleştiren ekonomimiz; bu performansını 2019 yılında da sürdürüyor. Ancak gelinen bu aşama ile asla yetinmemeli; bu performansın aşılması ve sürdürülebilir bir yapıya kavuşabilmesi için, üretim odaklı politikalarımıza artırarak yola devam etmeliyiz. Üretimi güçlendirmek ve ihracata yönelik imalat üretimine ağırlık vermeye devam etmeliyiz. İhracat odaklı makro politikalarımızın da ciddi etkisiyle, ihracatta mevcut performansın da aşılacağına ve net dış talebin ekonomik büyümeye olan katkısının artacağına inanıyoruz.
Ticaret Savaşı Türkiye İçin Fırsat Olabilir
Dünya genelinde süregelen ticaret savaşları Türkiye ekonomisini ve iş dünyasını nasıl etkiliyor? Bu konuda yaptığınız çalışmalar ve aldığınız önlemler var mı?
Korumacı politikaların hız kazandığı küresel ticarette bugün gelinen aşama, doğru bir şekilde değerlendirildiği takdirde, yeni dönemde Türkiye ekonomisi için önemli bir fırsat alanı olacaktır. Zira tüketim merkezli bir sistemden “üretim odaklı” bir ekonomiye geçiş noktasında; öz kaynaklarımıza, yani milli ve yerli sanayimize ağırlık vermede önemli çok önemli bir dönemeçten geçiyoruz. Bu nedenle, küresel ticaretteki hangi tür uygulamaların ülkemizin ihraç ürünleri üzerinde en fazla kısıtlayıcı etkiye yol açtığını çok iyi tespit etmemiz gerekiyor. Yeni ekonomik yapının yol haritasının üretimde millileşme hareketine verdiği katkı, cari açığı doğrudan etkileyen sektör kalemlerine de vurgu yapması ve katma değeri yüksek sektörlerde yatırımın öncelik kazanması, iş dünyası adına umut verici. Bu anlayışın orta ve uzun vadede sürdürülebilir bir hüviyet kazanabilmesi için; ülkemizin teknolojik, beşeri, ekonomik, coğrafi, tarihsel ve diğer varlıklarından kaynaklanan karşılaştırmalı üstünlüklerinin doğru bir şekilde irdelenerek ekonomi politikalarında kullanılması gerekmektedir.
Kalifiye Eleman Noktasında Fakirleşiyoruz
Son dönemde işsizlik rakamlarında bir yükselme söz konusunu. Bu kapsamda yeni istihdamlar için çalışmanız var mı?
Maalesef Türkiye ekonomisinin yapısal bir işsizlik sorunu var. Nisan ayı verilerine göre %13 seviyesine yükselen ve 4 milyonu aşan işsiz sayısıyla karşı karşıyayız. Ancak bölgesel anlamda bir işsizlik sorununun yanında, aynı zamanda bir “işçi açığı” sorunu olduğunu da gözlemliyoruz. Vasıfsız işçiden nitelikli işçiye varana kadar, reel sektörde çok ciddi anlamda bir çalışan bulabilme sorunu yaşanıyor. Bu da aslında emek arzı ile emek talebini doğru noktada buluşturamadığımız anlamına geliyor. Ekonomiyi canlandıracak temel unsur elbette insandır. Ancak kalifiye eleman konusunda da git gide fakirleşiyoruz. Bu bağlamda MÜSİAD olarak odak noktamızı mesleki eğitim olarak belirledik ve tematik lise kavramını geliştirdik. Bu kapsamda meslek liselerinin içinde mağazalar açtık. Yeni bir başlangıç ortaya koymaya çalışıyoruz. Meslek liselerini Türkiye'de arttırdığımız sürece, insan kaynağı ve dolayısıyla işsizlik ve işçisizlik sorununun azalacağına inanıyoruz.
MÜSİAD’ın faaliyetlerinden bahseder misiniz? ‘Tazelenme’ adını verdiğiniz bir kurumsal dönüşüm süreci başlattınız. Yeni yönetim modeli neler getirecek?
MÜSİAD olarak biz adına tazelenme dediğimiz yeni bir yapılanma içine girdik. Bunu neden yaptık? MÜSİAD olarak 29’uncu yılımızı tamamladık. Yeni bir anlayış, yeni bir felsefeyi Türkiye’ye oturttuk. Yeni bir yönetim modeli yaptık. İsmine de güneş sistemi dedik. Dünyada ilktir. Bunun Türkiye’ye model olacağını düşünüyorum. Yine merkezi bir yapı var. Ama daha proje odaklı, felsefesi olan bir çalışma. Biz burada iş geliştirme, iş ortamı geliştirme, ana felsefesi altında. Aynı zamanda planlama ve uygulama başlığında, altında meclis ve saha diye ayırdığımız yeni bir yapılanma modeliyle üst kurulların yine içinde olduğu, fakat onlara bağlı olarak da tematik ve yarı tematik, isimler altında, yeni bir anlayışı Türkiye’ye getirdik.