T.C SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK: “HİÇBİR DÖVİZ KURU, TÜRKİYE EKONOMİSİNİN İKTİSADİ GERÇEKLİĞİNDEN DAHA GÜÇLÜ DEĞİLDİR”
“Fark et” temasıyla düzenlenen MÜSİAD VİZYONER 2021’de açılış konuşmasını gerçekleştiren T.C Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, “Hiçbir döviz kuru, Türkiye ekonomisinin iktisadi gerçekliğinden daha güçlü değildir. Türkiye ekonomisinin geldiği seviyeyi, sahip olduğu kapasiteyi, herkesten daha çok iş insanlarımızın bilmesi gerek. Sağ olsun, MÜSİAD bunu bilerek konuştu, konuşmaya da devam ediyor. İşte geçtiğimiz gün sayın Cumhurbaşkanımızın ilan ettiği yeni enstrümanlar ve ekonomik manifesto sonucunda piyasalarda yaşanan Türk lirası lehine gelişmeleri hep birlikte izliyoruz. Türkiye’de fabrika açılmıyor, üretim yapılmıyor, istihdam olmuyor diye alenen yalan söyleyenlerin, bu yeni finansal araçlara da bin bir türlü kulp bulmasına şaşırıyor muyuz? Elbette şaşırmıyoruz. Ama biz bunlara aldırış etmeyeceğiz. İşimize bakacağız. Temel önceliğimiz, kurda ve fiyatlarda istikrarı sağlamak” şeklinde konuştu.
Dünyada her geçen gün yeni teknolojilerin, yeni uygulamaların geliştirildiğini ve bu alandaki yatırımların sürekliliğinin önem kazandığının altını çizen Varank, “Biz de KOBİ’lerimizin bu konudaki yatırım yükünü hafifletmek için gerekli adımları atıyoruz. KOSGEB’in farklı programlarıyla, dijital dönüşüm kapsamındaki harcamalara maddi destek sağlıyoruz“ dedi. 2002 yılında sadece 5 olan teknopark sayısını bugün 89’a çıktığına dikkat çeken Varank, ”Girişimcilik ekosisteminin geliştirilmesi Bakanlığımızın en önemli hedeflerinden birini teşkil ediyor“ dedi.
“AYRINTILARI FARK ETMEK ÖNEMLİ”
“Dijitali Fark Et”, “İklimi Fark Et”, “Girişimi Fark Et”, “Dönüşümü Fark Et” ana başlıklarıyla iş dünyasının geleceğine kılavuzluk eden etkinliğin açılışında konuşan MÜSİAD Genel Başkanı Mahmut Asmalı, “Müslüman bilim adamı El-Cezeri; yapmış olduğu mühendislik harikası çalışmalarıyla ilk robotik, basit makinelerin oluşturulabileceğini fark etti, günümüz yazılım sisteminin temellerini atmış oldu. Astronom Ali Kuşcu, kafasını uçsuz bucaksız semaya kaldırarak güneş sistemini ve yıldızları fark etti, bilime ışık tutan uzay çağının açılmasına vesile oldu. Tıbbın dahisi Avicenna, bizim bildiğimiz ismi ile ibn-i Sina narkozu icat etti, modern çağın ameliyatları ağrısız bir şekilde başlamış oldu. Hz. Mevlâna yediden yetmişe herkese ulaşmanın gönül dili ile olacağını fark etti, eseri olan Mesnevi, günümüzde dahi ilmi bir kaynak olarak birçok dünya üniversitesinde okutulmaktadır. Nobel ödüllü Türk Bilim İnsanımız Aziz Sancar, DNA’daki o küçük ayrıntıyı fark etti, kanser araştırmalarında yeni bir dönem başladı” sözleriyle cesaret etmenin, fark etmenin önemine dikkat çekti.
MAHMUT ASMALI: “TÜRKİYE EKONOMİSİ GEREK İÇ GEREKSE DIŞ KAYNAKLI BÜTÜN ALGI MANİPÜLASYONLARINA KARŞI, GEÇMİŞTE OLDUĞU GİBİ BUGÜN DE DİMDİK AYAKTADIR”
“Hepimizin bildiği üzere ülke olarak son dönemde dar kapılardan geçiyoruz. Üzülerek görmekteyiz ki son dönemde, makroekonomik temellere dayanmayan suni bir güvensizlik ortamı oluşturulmaya çalışılmaktadır. MÜSİAD olarak bizler, reel ekonomik göstergeler değil algılara yön verilen her türlü ekonomik iklimin karşısındayız. Türkiye ekonomisi gerek iç gerekse dış kaynaklı bütün algı manipülasyonlarına karşı, geçmişte olduğu gibi bugün de dimdik ayaktadır” şeklinde konuşan MÜSİAD Genel Başkanı Mahmut Asmalı, sözlerine şöyle devam etti: “Son 20 yıldır serbest piyasa koşullarından ödün vermeden yıllık ortalama %5,3 büyümeyi başaran ekonomimizin, bu süreci de en hafif hasarla atlatacağına inanıyoruz. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın önderliğinde temelleri atılan Yeni Ekonomik Model’in; üretim, ihracat, istihdam ve büyüme odaklı kazanımlarımızı katbekat artıracağına inandığımız “düşük faiz odaklı” yeni politikamızın destekçisi olduğumuzu yineliyoruz. Cumhurbaşkanımız Sn. Recep Tayyip Erdoğan’ın söz konusu tedbir ve teşvikleri açıklamasını müteakiben piyasalarda gözlenen rahatlama, orta ve uzun vadede de sürecek ve Türk Lirası eski gücüne kavuşacaktır. Bu vesileyle; reel ekonomik gelişmelere yaslanmayan, geçici ve sun’i gelişmelere göre yapılan fiyatlamaların her daim kaybetmeye mahkûm olduğunu, huzurlarınızda tekrardan ifade etmek istiyoruz. Bunun yanında, hepimiz biliyoruz ki faiz, finansmana erişimin önüne ciddi bir set çekmekte ve yeni yatırımlara yönelik artışı büyük oranda engellemektedir. Faiz oranlarındaki geri çekilmenin başta ticari olmak üzere bütün finansman maliyetlerine yansımasıyla birlikte, yatırımların da hızlı bir şekilde artış kaydedeceğine inanıyoruz.”
“E-TİCARET HACMİ SON 10 YILDA 15 KAT ARTTI”
Bilgi teknolojisi ve küreselleşmenin etkisiyle pazarlama uygulamalarında geleneksel stratejilerin yerini dijital stratejilere bıraktığını dile getiren Asmalı, e-ticaret hacminin son 10 yılda 15 kat artarak 4.2 trilyon dolar olarak gerçekleştiğini söyledi ve sözlerine şöyle devam etti: "Dünyada hızla büyüyen e-ticaret sektörü artık hepimizin hayatında önemli bir yere sahip. Bu hacimde ülkemizin de büyük bir paya sahip olmasını istiyoruz o yüzden e-ticareti Fark Et, kısacası Dijitali Fark Et diyoruz.”
MAHMUT ASMALI: MÜSİAD’IN İKLİM MANİFESTOSUNU AÇIKLADI
“Ne yazık ki ülkemiz günden güne 4 mevsim olma özelliğini kaybediyor, İstanbul’un ortasında hortum çıkabiliyor ya da Antalya’ya görülmemiş bir şekilde kar düşebiliyor kısacası iklimler değişiyor, küresel ısınma hayatımızı etkiliyor” diyen Asmalı, Vizyoner 21’de MÜSİAD’IN iklim manifestosunu açıkladı ve ortak paydası insanlığa fayda üretmek olan herkes ile görüşmeye, iş birliği yapmaya ve gücünü birleştirmeye hazır olduğunu söyledi.
MÜSİAD VİZYONER 21 İCRA KURULU BAŞKANI ERKAN GÜL: “HER ŞEY FARK EDEREK BAŞLADI!”
MÜSİAD Vizyoner 21 İcra Kurulu Başkanı Erkan Gül, zirvenin açılışında yaptığı konuşmasında fark etmenin önemine değinerek şöyle dedi: “Geçmişten aldığımız tecrübeler ile bugünü daha iyi inşa etmeye çalışırken, yarınlarımız için de vizyon katan değerler oluşturmak istiyoruz. Bu nedenle Vizyoner’21 Zirvesinde dijitali, iklimi, girişimi ve dönüşümü fark et diyoruz. Bildiğiniz üzere iklimler değişiyor, şehirler su altında kalma riski ile karşı karşıya… Hayvanların nesli tükeniyor… İklimsel kriz artık kendini çarpıcı bir şekilde gösteriyor. Bugün şüphesiz ekonomik, politik, kültürel ve sosyal düzeye yayılan mevcut çok boyutlu krizin en önemli kısmını da iklim krizi oluşturuyor. Paris İklim Anlaşması ile Sanayi Devriminden bu yana artan küresel ısınma için +1,5 derece sınır kabul edildi. Sera gazları salımı, küresel ısınmayı arttırmaktadır ve bu durum iklim krizidir … Dünyada ilk kez bir kadına hastalık sebebi “iklim değişikliği” tanısı konuldu... Dünya Sağlık Örgütü iklim değişikliği sebebiyle yılda 150 binden fazla kişinin hayatını kaybettiğini tahmin ediyor… Kısacası değerli misafirler hepimizin İklimi Fark Etmesi gerekiyor… Dünya çapında artan iklim felaketlerini fark ediyoruz ama eyleme ne kadar geçiyoruz?”
Konuşmasında start-up’ların gelecek için son derece önemli olduğunu belirten Gül, Vizyoner 21’de Start-up Exchange Sahnesinde yer aldığının altını çizdi. Girişimlerin yatırımlarla buluştuğu B2B görüşmelerine ön ayak olan Exchange sahnesinde alanında uzman kişilerin yer alacağı Star Talks sohbetlerinin de gerçekleşeceğini söyleyen Gül, ”Bu seneyi özel kılan iki farklılığımız NFT dijital sanat sergimiz ve start-up’larımıza verdiğimiz yenilikçi ödüllerimiz. Ayrıca önceki senelerden farklı olarak Vizyoner’21 Fark Et Zirvesini belli periyotlar ile 2023 yılına kadar devam ettirmeyi düşünüyoruz. Anadolu’muzun belli şehirlerinde silikon vadilerinin tohumlarını saçmak istiyoruz.” dedi.
İSTANBUL TİCARET ODASI BAŞKANI ŞEKİB AVDAGİÇ “TÜRKİYE’NİN YEŞİL TEKNOLOJİ PATENTLERİNDEN ALDIĞI PAY HENÜZ BİNDE 3 ORANINDA”
İstanbul Ticaret Odası Başkanı Şekib Avdagiç, Vizyoner 21’in açılışında gerçekleştirdiği konuşmasında yeşil dönüşümün önemine değindi ve şöyle konuştu: “Araştırmalara göre, dünyada ortalama sıcaklık 1880'den bu yana 1° santigrattan biraz daha fazla arttı. Isınmanın üçte ikisi 1975'ten beri, her 10 yılda kabaca 0,15 ilâ 0,20°C oranında gerçekleşti. 2021 ise, ısı ölçümlerinin yapıldığı tarihten bu yana en yüksek sıcaklıkların yaşandığı yıl oldu. Dünyanın koca bir seraya dönüşmesine sadece 2°C kaldı. Yeşil dönüşüm, yaklaşan tehlikeye karşı çözümün en önemli parçası… AB, bu kapsamda Sınırda Karbon Düzenlemesi ve sınırda karbon vergisi takvimini açıkladı. Teknolojik dönüşüm ve ekonomik büyümede de yeni bir yol arayışı var. AB tarafından gündeme getirilen ‘Yeşil Mutabakat’ bu teknolojik dönüşüm ve ekonomik büyümeyi tetikleyici, kapsamlı bir araç olarak görülüyor. AB yeşil teknolojileri küresel çapta kendisine rekabet avantajı sağlayabileceği bir alan olarak görüyor. OECD verilerine göre son 10 yılda AB’nin yeşil teknoloji patentleri içindeki payı yüzde 25’lerde… ABD ve Japonya’nın toplam payı ise yüzde 50 civarında. Onları Almanya izliyor. Çin, Almanya’ya yetişmek üzere. Son 10 yılda Çin’in payı yüzde 3’lerden yüzde 10’ların üzerine çıktı. Ne yazık ki, Türkiye’nin yeşil teknoloji patentlerinden aldığı pay henüz binde 3 oranında. Elbette aldığımız payda artış eğilimi var. Ancak oldukça geride olduğumuz çok açık… Dolayısıyla bizim çok hızlı bir çalışmanın içinde bulunmamız gerekiyor.”
Vizyoner'21 Girişimcilik Yarışması'nın ödülleri sahiplerini buldu
Açılış konuşmalarının ardından MÜSİAD Vizyoner'21 kapsamında 3 kategoride düzenlenen Girişimcilik Yarışması'nın kazanları da ödüllerine kavuştu. "Özgün Ürün" kategorisinin şampiyonu Bilişim Vadisi'nde Saha Robotik (Murat Ayrancı) olurken, "Sınır Tanımayan Ürün" kategorisinde Teknopark İstanbul'dan Çekirdek Ar-Ge (Emin Yücel), "En Çevreci Ürün"de TÜBİTAK Marmara Teknokent'ten (MARTEK) Biriktir projesi (Yağmur Gömürlü) birinciliğe layık görüldü.
“DEMİR KADIN” TAWAKKOL KARMAN: “PARANIN ASIL FONKSİYONU KALKINMA OLMALIDIR”
2011 Yemen ayaklanmasının uluslararası kamuoyuna dönük yüzü olarak tanınan, 2011 Npbel Barış Ödülü sahibi, Yemenli gazeteci ve politikacıTawakkol Karman, Vizyoner'21 sahnesindeki konuşmasında iyi yönetimin temelinde şeffaflığın, sorumluluk sahibi olmanın ve hesap verilebilirliğin yattığını söyledi. Adil ve eşit şartların yaratılmasının gerekliliğine değinen Karman şöyle konuştu: “Eşit fırsatların yaratılması gerekir. Öte yandan diktatör rejimleri iyi yönetimlere sahip değillerdir. Kaynakları ve imkanları tekelleştirir. Politik, ekonomik, sosyal ve kültürel işleri tekelleştirir. Arap ülkelerdeki diktatöryel rejimlere genel olarak baktığımızda kendi sermayeleri dışındaki sermayelerin gelişmesine izin vermezler. Ve insanları yoksullaştırırlar. Böylece kriz üreten politikalar üretirler.”
“Paranın sosyal bir fonksiyonu olması gerekir”
“Benim görüşüme göre paranın asıl fonksiyonu kalkınma olmalıdır” diyen Karman “Paranın sosyal bir fonksiyonu olması gerekir. Bu da öncelik olarak topluma temel ihtiyaçlarını vermelerini sağlamaktan geçmektedir. Paranın kullanımı kar elde etmenin de ötesine geçmelidir. İslam tarihine baktığımızda zekatın toplumu nasıl güçlü tuttuğunu görebiliyoruz. Zekatın yoksulluğu nasıl azalttığını ve İslam ülkelerinin farklı yerlerinde zekatın nasıl yardımcı olduğunu da görebiliyoruz. Zekat, insanların ihtiyaçlarına cevap verebilmek adına kurulmuş bir sistemdir. Toplumlara önemli bir fırsat sunar.” şeklinde konuştu.
Bugün dünyada milyonlarca insanın işsiz ve yoksul olduğunu söyleyen Karman, “Bu kişiler kendilerini işsiz ve hayat imkanlarından yoksun bir şekilde buluyor. Yoksulluğun ve yemek sorununun tam ortasında görüyor. Bilişim ve internet çağında, teknik bilginin ve sanayinin çağında, teknolojik kalkınma çağında kendini böylesi bir hayatın içinde buluyor. Küresel sistemin kendilerine bunu dayatmasıyla karşı karşıya kalıyor. Uluslararası büyük ülkelerin çıkarların çatışmasına maruz kalıyorlar. Büyük ülkelerin büyük çatışmaları insan hakları ve barışın sürdürülebilirliğini düşünmüyor. Aynı zamanda finansal ve iş sektörünün de bunda payı var. Birçoğu kendi toplumlarının ihtiyaçlarına aç gözlülük, bencillikle ve sosyal sorumluluktan kaçan bir yaklaşım sergiliyor. Sosyal sorumluluk bakış açısı toplumlar için bir ihtiyaçtır. Ülkeler yoksulluk karşısında sosyal sorumluluk geliştirilmeli. Özel sektör ve iş insanları, iş yoksullukla savaşmak adına sosyal sorumluluk projeleri geliştirmeli. Aynı zamanda küçük girişimleri destekleyen projeler, gençliği, kadınları ve dezavantajlı grupları destekleyen projeler de yapılmalı” dedi.
TUSAŞ GENEL MÜDÜRÜ TEMEL KOTİL: “YILDA 1.000 MÜHENDİS ALIYORUZ”
Vizyoner’21 zirvesinde konuşan Türk Havacılık ve Uzay Sanayii AŞ (TUSAŞ) Genel Müdürü Temel Kotil, 1983 yılı İTÜ Uçak mühendisliği mezunu olduğunu, mezun olduktan sonra en büyük probleminin nerede iş bulunacağı olduğunu söyledi. Benim çocukluğum “Yapamayız, edemeyiz, yaptırmazlar ile geçti ama hiç ilgisi yok. Şu anda biz uçağı yapıyoruz” diyen ve Milli Muharip Uçak hakkında bilgi veren Kotil şu açıklamalarda bulundu: “Sayın Binali Yıldırım ’18 Mart 2023’te bu uçağı hangardan çıkaramazsanız biz sizi 18 Mart köprüsünden çıkaracağız’ dedi. Mühendis olarak 4 bin 600 mühendisimiz var. En azından 3 bin 600’ü yeni mezun. Yılda 1.000 mühendis alıyoruz.” Kotil, bir ülke uçak yapacaksa rüzgar tüneline ihtiyacı vardır diyerek Avrupa’daki iki önemli rüzgar tünelinden birini yaptıklarını da söyledi.
STEVEN YOUNG: “ENTELEKTÜEL SERMAYEMİZ ÇOK ÖNEMLİ”
Bosch Grubu bünyesindeki 25 yıllık kariyerinin ardından, Dalgakıran Grubu’nun İcra Kurulu Başkanı ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevini üstlenen Steven Young, Vizyoner’deki Dönüşümü Fark Et Paneli’nde geleceğin iş dünyasına ışık tuttu. “Bugün ilkokula giden çocukların yüzde 60’ı üniversitelerden mezun olduklarında bugün olmayan meslek dallarında çalışacaklar” diyen Young, ekonomi dergilerinin ilk 500 şirket listelerini örnek vererek “2000 yılının listesiyle 2020 yılının listesini kıyasladığımızda 2000 yılında listeye giren şirketlerin yüzde 52’si artık yok. Sadece liste içinde değil, piyasada da faaliyet göstermiyor. Bu da bize değişimin hızını ve yıkım gücünü gösteriyor. Şirketlerde durum böyle iken insanların gelişimindeki hızlara baktığımızda ise ilk sırada eğitim ön plana çıkıyor. Özellikle 35 ila 50 yaş arasındaki insanlar bu dönüşümün merkezinde yer alıyor. Dolayısıyla bu adaptasyonun da sağlanması gerekiyor” dedi.
Tüm dünya olarak büyük bir değişimin ve dönüşümün içerisinde olunduğunu söyleyen Young sözlerine şöyle devam etti: “Entelektüel sermayemiz çok önemli. Bu anlamda bizim gençlerimizin hak ettiği her türlü desteği alıyor olmaları gerekir. Şirketler olarak bizlerin gençlerin arkasında durmamız gerekiyor. Ben yurtdışına giden gençlerimizi bir fırsat olarak görüyorum. 3-5 yıl birkaç ülkeyi tecrübe ederek tekrar Türkiye’ye entelektüel sermaye ile dönüp ülkemize kazandırmalarını çok kıymetli buluyorum. Ülkenin demografik mayası çok müsait. Gençlerimiz çok parlak. Gençlerimizin uluslararası ufkunu da açmamız gerekiyor. Geleceğin geldiğini görmeliyiz.”
Psikiyatri alanında çok sayıda kongre ve sempozyumda konuşmacı olarak yer alan yazar, Psikiyatrist Prof. Dr. Kemal Sayar ile şehir ve medeniyet, özellikle de İslâm medeniyeti konularındaki konuşma ve çalışmaları ile tanınan Prof. Dr Sadettin Ökten de zirvede yerini aldı. İki uzman isim, ‘Değerleri Fark Et’ özel panel başlığı altında, iş dünyasının değerlerinin korunup geliştirilerek yarınlara ulaştırılmasına yönelik katılımcılara yol haritası sundu.
Meltem Karateke moderatörlüğünde gerçekleşen Değerleri Fark Et oturumunda Psikolog-Yazar Prof. Dr. Kemal Sayar ve Mimar-Yazar Prof. Dr. Saadettin Ökten değerler olgusunu masaya yatırdı.
Psikiyatrist Prof. Dr Kemal Sayar: “Farklı yerlerdeki farklı değerlerden kaçınmalıyız”
Psikiyatrist Prof. Dr Kemal Sayar, yaşantımızın değerlerine atıfta bulunarak değerlerimizin hayatın anlamını tayin ettiğine dikkat çekti. Sayar, “Değerler birazda ne için yaşadığımızdır. Hayatımızı ne uğruna yaşanabilir bulduğumuzdur. Değerler gayeleri, gayeler de hayatımızın anlamını tayin ediyor. Modern dünyanın insanında şöyle bir problem de var: Farklı yerlerde farklı değerler… İş hayatında farklı, ev hayatında farklı değerler, aile hayatında farklı değerler, sokakta farklı değerler… Bir tutarsızlık zaman zaman bir riyakarlık da gözleyebiliyoruz. Değerlerin bölük pörçük olması iş hayatında zalim acımasız olmak en büyük sorunlar arasında yer alıyor. Ancak ev hayatına müşfik bir baba olmak da başlı başına sorundur.. Bazen iş hayatının değerleri aile hayatının değerlerini tamamen etkisi altına alıyor. Ve orada da acımasızlık başlayabiliyor “şeklinde konuştu.
Prof. Dr Sadettin Ökten: “İnsan hayatının manasını ve gayesini sorgulamalı”
İslam medeniyetindeki çalışmalarıyla kendinden övgüyle söz ettiren Prof. Dr Sadettin Ökten MÜSİAD Vizyoner 21’de katılımcılara islam dünyasıyla ilgili önemli bilgiler verdi. Ökten, “İnsan hayatının manasını ve gayesini sorguluyor. Zira insanın tabiatında sorgulamak var. Böyle bir varlıktır insan. Hayatına bir mana, bir ehemmiyet ve bir gaye tanımlamak istiyor. Değerler buradan ortaya çıkmakta. Dolayısıyla insan hayatına ve kendisine baktığı zaman hayatın manasını sorguluyor ve gayesini sorgulayarak “niçin buradayım” diyor. İnsanların tarih boyunca yaşadığı temel problem kader ve ölümdür. İşte değerler bize bir çerçeve içine bir sistematik içinde bu soruların cevabını veriyor. Biz buna medeniyet tasavvuru diyoruz. Her tasavvurun değerleri birbirinden ayrışmaktadır. İslam tasavvurundan örnek vermek gerekirse, islamiyette “Sen Allah’a ibadet etmek için yaratıldın. İnsanları ve cinleri ben bana ibadet etsinler diye yarattım” diyor. Böyle bir söylem modernitede geçerli olamayabilir. Öte yandan bu söyleme inanan insanlar da var. Bunların da belli bir sayısı var. Bunlar bu inanç istikametinde davranıyorlar. İnsanoğlunun her biri ayrı bir değer. Niye yaratıldığımızı da ifade ediyor. Bir başka medeniyet tasavvuru da “hayat budur. Ölümden sonrası da beni ilgilendirmiyor. O halde sizler de bu hayat sürecinde bu hayattan istifade edin.” Bu da bir medeniyet tasavvurudur.” dedi.
Prof. Dr Sadettin Ökten: “İki önemli içgüdü vardır: hayatın devamı ve türün devamıdır”
İnsan içgüdüsüne tabi olarak yaşadığına dikkat çeken Ökten, “Ben derslerde öğrencilere anlatırken ötekinden de bahsederim. Öteki ile kıyasladığında kendini çok daha rahat anlayabilir. Çünkü insan dediğimiz şey aslında varlıktır veya mahlûktur. Burada mahlûk dediğimiz zaman bir yaratıcı olduğunu ima ediyoruz. Varlık dediğimiz zaman ise varoluşu kabul ediyoruz. Ötekisi ise diğer canlılardır. İçgüdüye tabi olarak yaşarlar. İki tane de temek içgüdü vardır. Bir tanesi hayatın devamı, diğeri de türün devamıdır. Dolayısıyla insan dışındaki varlıkların içgüdü dışında yapacakları bir şey yoktur hayatlarında. Ona tabii olarak yaşarlar. Ancak insan öyle değildir. İnsanda içgüdü var, akıl var ve duygu vardır. Bunları besleyen ve destekleyen hafıza vardır. Bunlardan öte vicdan vardır.” Şeklinde konuştu.
Prof. Dr Sadettin Ökten: “Noel artık batıda kapitalizmin tüketim aracı haline geldi”
“Batı’nın da kendilerine göre değerleri var. Anlam denilen şey aslında bir kavramdan ibarettir. Ve bu anlama değer yükleyerek tarif ediyorsunuz. Anlam ve önem yüklediğiniz zaman o artık sizin hayatınızda bir düstur halini alıyor. Bu değeri görünür hale getirmek için eylem yapmaya başlıyorsunuz. Bu nefsimiz için, evlatlarımız için ve işimiz için de geçerli. Biz değerlerimiz için yaşarız. İslamın değerleri ile modernitenin değerleri birbirinden çok farklıdır. Biz de Türkiye’de ikili değerler yaşıyoruz. Ne tam modernist ne de tam sosyolojik olarak İslam medeniyetinin içerisindeyiz. Ancak iş dünyasında da kendi değerlerimizi muhafaza etmeye çalışıyoruz. Yavaş yavaş bu aradaki farkı idrak etmeye başlıyoruz. Bu bir geçiş süreci. Sadece Türkiye değil, tüm dünya bunu yaşıyor. Batı dünyası orta çağdaki tutumunu bıraktıktan sonra modernleşmeye başladı. O tasavvurdan yansıyan folklorik manada yaklaşan Noel kutlamalarını örnek olarak gösterebiliriz. Noel elbette batı için kutsal ancak Noeller kapitalizmin bir tüketim aracı haline geldi. Modern insan diye bir insan tipi var. Bu Rönesans ile beraber ortaya çıktı. Yavaş yavaş evrilerek sanayi devrimini yaptı. Aynı zamanda bu insan tipi hümanist insandır. Hümanist kavramının da açılımına baktığımızda Tanrı ile eşdeğer insan tipine denk geldiğini görüyoruz. Hümanitenin de temeli budur. Hümanite kelimesi de kendi kendine yeten, kendi kaderini kendi çizen anlamına geliyor. Modern insan asla bir doyuma ulaşamaz. Bunun en güzel örneğini de birinci dünya ve ikinci dünya savaşlarından görebiliyoruz. Savaşlarda hiç hissesi olmayan insanları da içine çekti. Aslında savaşlar “küreselleşme” adı altında devam ediyor. İnsanın ihtiyacı olan şey aradığı sahada değildir.”
Prof. Dr Sadettin Ökten: “İslam toplumları sanayi devrimi yapamamışken, bugün Türkiye teknolojide hayal bile edemediğimiz bir noktaya geldi”
Prof. Dr Sadettin Ökten zirvede yaptığı konuşmasını şöyle sürdürdü: “İslam peygamberlerinin ortaya koyduğu sistemi tamamıyla hizmet esasına dayalı bir sistemdir. Bu sistem halen devam ediyor ancak bu sistemin biçimleri eksik. İslam toplumlar sanayi devrimini yapamamışlar. Eksiklik de biraz buradan kaynaklanıyor. Sonrasında gelen IT’de de (information Technology) eksik kaldılar. Moderniteye baktığımızda bunları tamamladığını görüyoruz. Modernite bu altyapısıyla birlikte “ben” merkezli bir yaşam biçimine girdi. Bu dünyada tutku çok önemli bir hadisedir. İnsana güven verir. Bu güvenle birlikte ülke sınırları aşıldı, kıtalar keşfedildi. Ülke keşifleri yetmedi uzaya çıktılar. Bugün baktığımızda da mutsuz olduğunu görüyoruz. Çünkü dünyanın imkânı mahdut ama insanın ihtirası mahdut değil. Bunun bir dengeye sokulması lazım. Ancak buradaki dengesizliği bir kısmı görüyor. Bu kapsamda da bir başka istikamete doğru kendini çeviriyor. Ülkemize baktığımızda da teknoloji bakımından “yapamadık, geri kaldık” gibi düşünceler hâkim. Hatta “toplu iğne bile yapamayız” düşüncesi vardı. Dünyadaki gelişmeleri de çok yakından takip eden bir mühendis olarak, bugün Türkiye hayal bile edemediğim bir noktaya geldi. Gerek altyapısı, gerek yazılım, gerekse donanım noktasında muazzam bir ivme kaydettik. Tüm bunlar “ol” emri ile oluyor. Önemli olan “ol” emrinin de sahibini unutmadan onun gösterdiği istikamet, akıl, liyakatle, zekâ ve ferasetle çalışmak. “Ülke kalkınmasın” düşüncesi tamamen yanlıştır. Elbette kalkınacağız ve büyüyeceğiz. Ancak tüm bunların ardında “ol” emrinin olduğunu da unutmamamız gerekir.” dedi.